Kamp Ateşi - 5. Bölüm Geldi

süpersin

Oha.
Gözüne dizine dursun
3 sayfa yorum var.

- Devamını bekliyoruz. (:

4. bölüme iki yorum geldi ama

değil değil aynen öyle olmuştu senin tüm ilerleme ne ben şahidim

Bari bende yeni bölümü yazayım
Şu Mark ne kadar kötü bi çocuk oldu yaa
Senarist olarak karakterleri yönlendiriyorum. Ama onları yönlendirirken her şeyi unutuyorum. Sanki her yazdığım karakterin içinde ben varmışım gibi oluyor. BU yüzdende daha akıcı gidiyor. İşte bunu çok seviyorum. Senaryoyu yazarken aslında her karakterin içine girip çıkmayı, her olaya farklı karakterlerin gözünden bakmayı... Böylece olaylara farklı açılardan bakmayı da öğreniyorum.
Neyse çok konuştum senaryoya geçelim.


5. Bölüm- Bataklık
Eski annem değildi bu. Değişmişti... Hemde her şeyiyle. Ama beni düşünüyor olması beni mutlu ediyordu. Odama gittim. Biraz yorgundum. Duş aldım ve rahatladıktan sonra yattım. Uykum yoktu ama şimdiye kadar yaşadıklarımı düşünmek istiyordum. 3 gün kadar bir sürede o dağda kalmıştım. Yaşadıklarım... O kadar korku verici şeylerdi ki... Aklıma geldiklerinde bile çok kötü oluyordum. Özellikle Mark'ın bana yaptıklarını düşününce. İçimde bir istek var. Eroin kullanmak istiyordum. Beni alıştırmış olmalıydı . Bir de bunlar yetmiyormuş gibi Eroin almak için Mark'a gitmeliydim. Çok ihtiyacım vardı. Herkes uyuyup ortalık sakinleştikten sonra ayakkabılarımı ve telefonumu alarak dışarı çıktım. İlk olarak Mark'ı aradım ve nerede olduğunu öğrendim. Yakınlarda olmasına sevinmiştim. İki alt sokağa indim. Bitirilmemiş bir inşaatın önüne geldim. Hava karanlıktı, korkuyordum. 3. kata kadar çıktım. Önümde bir kapı vardı. Kapıya vurdum.
- Şifreyi söyle!
- Ne şifresi Mark bana böyle birşey söylemedi!
- Adın ne?!
-Lisa!
Kapı açıldı. İçeri girdim. Mark oradaydı. Beni bekliyor olmalıydı.
- Bu saatte gelmiş olman iyi oldu bebeğim.
- Ne diyorsun. Ben seninle başka bir konu hakkında konuşmaya geldim.
- Gel şu odada konuşuruz.
- Hayır hayır. Burda konuşup gideceğim.
- Tamam bebeğim sakin ol bir oturalım işimizi halledelim sonra konuşuruz.
- Hayır dedim!
- Çok sinirlisin belli oluyor. Konuşalım bakalım. Konu neydi?
- Eroin...
- Ooooo. Sizin eroinle ne işiniz olur hanımefendi! Hahahahaha!!!!
O kötü kahkahalarından biriydi bu. Belliydi beni onun alıştırdığı. O'nun hakkında yeni birşey öğrenmiştim. O suç camiasının en aranan ve en ünlü adamıydı. Tarihi eser kaçakçılığı, uyuşturucu satıcılığı, bankalara yapılan büyük vurgunlar... Hepsi O'nun başının altından çıkmıştı. 29 kişilik bir çetesi vardı. Bu güne kadar aldığı cezalar yıllar ediyordu. 10 ömrü olsa yinede bitiremezdi bu cezaları. Kaçakçılık konusunda sadece bir davadan müebbet hapis almıştı. Her ülkede aranıyordu ama yinede onu bulamıyorlardı. " Burdan kurutulayım hemen polise koşuyorum" diye düşündüm. Ama anlamıştı.
- Senden eroin istiyorum Mark.
- Tamam istediğini alacaksın. Ama benimde şartlarım var.
En kötü noktaya gelmiştik. Benden kötü birşeyler isteyecek ve bunun sonucunda verecekti bana eroini.
- Neymiş o şartlar?
- Birincisi buradan, benden, çetemden ve benimle ilgili herşeyden polise bahsetmek yok. İkincisi hırsızlık yapıcaksın.
- Efendim!? Ne hırsızlığı!
- Şu köşedeki kuyumcuyu soyacaksın. Bu en basiti.
- Hayır. Bunu yapmayacağım!
- Yapmıyacaksan... Eroinde yok!
Bu kadar kesin konuşmasına şaşırmıştım. Ciddi görünmeye çalıştığını sandım.
- Ciddi olamazsın. " Telaşlanmıştım. Elim kolum oynuyordu. " Ya polis görürse yada yakalarsa! O zaman ne yaparım?
- Unutma güzelim çete seninle beraber 30 kişi!
Ne?! O'nun çetesinin bir üyesi miydim artık? Olmayacaktım. Olmamalıydım. Her ülkede aranan çete üyelerinden biri olamazdım.
- Peki eroini ne zaman verceksin?
- Canlıları bir görelim ondan sonra... Johan hanımefendiye özel giysi getirin birde oda hazırlayın. Gabriella'da Lisa ile gidiyor. Köşedekine...
Şifreli konuştuklarını sanmıştım en başta. Ama burada gayet rahattılar. Gabriella geldi. Bu benim hırsızlık arkadaşım olacaktı.
- Selam ben Gabriella.
- Bende Lisa.
Mark'a döndü. Konuşmaya başadılar.
- Nereye giriyoruz kaptan?
- Köşedekine Gabriella'cım.
- Ödül?
- Eroin. Miktarı 1 paket.
- İyiymiş. Kıyafetler?
- Geliyor be sabırsızlanma!
Mark kızmıştı.
-Gabriella!
- Efendim kaptan?
- Bu gece işten sonra odama gel. İşimiz var.
- Peki kaptan.
Kıyafetler geldi. Artık gitmeye hazırdık. Gabriella ve ben yola çıktık.
- Gabriella o her istediğinde sen onunla birlikte oluyor musun?
- Güzelim bizim işimiz bu mecburuz buna.
- Peki sen nasıl katıldın bu çeteye yada Mark insanları nasıl çeteye katılmaya zorluyor?
- O zorlamıyor ki insanlar kendileri geliyorlar.
- Nasıl yani?
- Aynen senin olduğun gibi. Önce bir kişiyi gözüne kestiriyor. Eğer bu kişi kadın ise ; ilk önce dağdaki mağarasında ona sahip oluyor. Sonra O'nun dağın yamacındaki eve gitmesini sağlıyor. O evdeki kişi kadının istediği içeceğe eroin katıyor ve bayanı bağımlı yapıyor. Sonra Mark aile üyelerinden birini arayıp kızı almalarını söylüyor. Daha sonra kız eroin istediğinde Mark'ı arıyor. Buraya geliyorlar. Mark'tan eroin istiyorlar. Mark'ta onlardan hırsızlık yapmalarını istiyor. Böylece çeteye dahil oluyorlar.
- Peki ya erkekler nasıl dahil oluyor çeteye?
- O zaman da görev bana düşüyor. Bir adamı gözüme kestiririm. Sonra dağdaki mağaraya götürürüm. Önce bana sahip olmasını sağlarım sonrada içkisine eroin katarak bağımlı yaparım. Sonrada dağa salarım ki yürüyerek dağ evini bulsun. Oradaki arkadaş ona bir şişe eroinli içki verir. Adam dağdaki arkadaştan eroini benim sattığımı öğrenince eve döndüğünde beni arar. Bende bu inşaatta bir randevu ayarlarım. Geldiğinde eroin ister bende ondan hırsızlık yapmasını isterim. Böylece çeteye dahil olur.
Biz konuşurken kuyumcunun önüne gelmiştik. Gabriella etrafı izledi. Kimseyi göremeyince cebinden bir cam kesicisi çıkardı. Çuvallarıda bana verdi. Cam kapının yarısını kesti ve çıkardı.
İçeri girince bileziklerin, altınların olduğu cam kutulardan büyük büyük cam parçalar kesti. Hepsini çuvallara doldurduk. Çıkarken Gabriella kestiği cam parçaları aldı. Çuvallarla beraber cam parçalarınıda inşaata götürdük.
- Bunları ne yapacaksın Gabriella?
-Mark her zaman kestiğiniz cam, tahta v.b. eşyaları inşaata getirin der.
İnşaata girdik. Çuvalları merdivenlerden çıkardım ve Mark'ın önünde fırlatırcasına yere bıraktım.
- Ödüllerimizi alabilir miyiz Mark?
Sessizce Gabriella'ya yaklaştım.
- Gabi... Bir poşette kaç tane hap var?
- 3 tane koyuyor Mark. Bu'da insana bir gün yetiyor sadece.
-Teşekkürler.
Mark'a döndüm. O çuvalları almış altın odasına boşaltmıştı. Bunları paraya çevirip eroin alıyordu.
- Oooo kızlar iyi iş çıkarmışsınız. Gabriella elindekileri masama bırakabilirsin onlar işime yarayacak.
- Peki Mark.
Gabriella gitmişti. Uzun bir sürede geleceğe benzemiyordu. Gece için hazırlanmaya gitmiş olmalıydı.
- Lisa otur seninle şöyle konuşalım.
Oturdum. Ne olacağını bilmiyordum.
- Evet hazırım Mark.
- Artık sende benim çetemin bir üyesisin bunu biliyorsun de...
- Evet biliyorum söylemene gerek yok.
- İyi... O zaman her istediğimi yapmak zorunda olduğunu da biliyorsundur.
- Evet onuda biliyorum.
- O zaman ... senden birşey istiyorum.
- Ne ?
- Bana yeni bir çete üyesi bulacaksın. Nasıl yapacağını biliyor musun?
Biliyordum.Ama söylemeyecektim.

süper yaa :D
sna soracağım dorunu cevabını dün aldım zaten sormama gerek yok yane:D
bu arada tekrar söyliyim bayıldı :D

hayır yaa bitirme